Sosyal Medya

Makale

Peygamber Sofrası’nda bir hafız: Mukaddes Çıtlak hocamız

Öncelikle bir sual; “Peygamber Sofrası nasıl bir sofraydı?” Tarihlerin aktardığına göre sade ve davete açık bir sofraydı. ÇokluÄŸuyla övünen, gururun hüküm sürdüğü, insanların makamlarına göre sıralandığı, birileri yerken diÄŸerlerinin yutkunarak baktığı bir yer deÄŸildi o sofra... Hz. AiÅŸe’nin pek çok kez “iki siyah” diyerek söz ettiÄŸi hurma ve zemzem o sofranın kıdemlileriydi mesela. Yine annemiz yaÅŸlılık günlerinde icabet ettiÄŸi bir yemek davetinde, hurma ve zemzemi, kuru et ve ekmekle birlikte aynı sofrada görünce titreyerek aÄŸlamaya baÅŸlamış, Kainatın Efendisinin (sav) vaktiyle kendilerine anlattığı kıyamet alameti zengin sofralarından birine denk geldiÄŸini zannetmiÅŸti...

Taziye adabı ve Allah rızası için dostluÄŸun bizdeki deÄŸeri büyüktür. Hatta Riyazü’s Salihin isimli hadis külliyatı ki güncel hayatın adabı muaÅŸereti ve günlük fıkıh pratiÄŸi de diyebiliriz bu esere; baÅŸlı başına insan iliÅŸkileri, komÅŸuluk ve arkadaÅŸlık hukuku, hastalık ve hüzünlü taziye günlerindeki adap gibi bizi hem ferdi hem içtimai manada terbiye eden, Ä°slam toplumuna has görgüyü inÅŸa eden çok deÄŸerli bir muhtasardır...

Modern hayat bizleri insani ilişkilerden tecrit ediyor. İnsan kendi yalnızlığıyla en çarpıcı şekilde hastalık ve hüzünlü ayrılık zamanlarında karşılaşıyor. Zor zamanda dostluğun değeri belki altınla bile tartılmıyor. Daha doğrusu kimin dost olduğunu insan, böylesi güçsüz vakitlerinde daha iyi görüyor.

AraÅŸtırma ve Kültür Vakfı’ndaki arkadaÅŸlarımız saÄŸolsunlar “Peygamber Sofrası” adı altında güzel bir geleneÄŸi ihya ediyorlar. Hurma, peynir, zeytin, zemzem, ekmek koydukları uzun yer sofralarını serip, toprak kaplar toprak testilerle ikram ediyorlar Kur’an yolcularına. Hayatınızda hiç testi kucakladınız mı bilmiyorum. Ä°lk kez annem için su ikram etmek nasip oldu. O serin toprak testiyle dertleÅŸtim; merhaba güzel ve dertli arkadaşım dedim sanki beni iÅŸitiyordu, halimden anlıyordu, nasıl anlamasın, onun da benim de aslımız da topraktandır ve Allah’tan geldik iÅŸte Allah’a gidiyoruz...

Hocamız Fatıma KutluoÄŸlu’nun Kur’anı Kerim’le tanıştırdığı bu güzel dostlarımız, aramızda herhangi bir akrabalık bağı olmadığı halde rahmetli AnneciÄŸim için “amin” demeye gelmiÅŸler. Bu sımsıcacık dostluÄŸu, bugünün menfaatler ve analitik iliÅŸkiler üzerine kurulu haliyle karşılaÅŸtırmak büyük yanlış... Ama insan özellikle mahzuniyet günlerinde sarsıcı bir yüzleÅŸmenin de içinde geçiyor, paramparça ediyor insanın parmaklarını da gönlünü de bu derin yalnızlık, yapayalnızlık... “Kalpler ancak Allah’ı anmakla agah olur” nasihatının tefsiri gibi ÅŸu günlerdeki halimiz.

Peygamber Soframızdaki Yasinlerimizi, Tebarekelerimizi Ä°stanbul’un deÄŸerli hafızlık hocalarından Mukaddes Çıtlak Hanımefendi okuyor. Mukaddes Hanım’ın bizzat mezuniyetini verdiÄŸi kendisi gibi hafız 300 üzerinde talebesi ve onların da yetiÅŸtirdiÄŸi binlerce hafızla düşünüldüğünde imrenilecek bir “ElifBa Ordusu” var. Hayat ve ahiret onun gibilerinin yaÅŸantısında adeta birleÅŸmiÅŸ, güzel revnaklı bir bahçeye dönüşmüş ve bu ilim bahçesinin anahtarı da kuÅŸkusuz Hz. Peygamber aÅŸkı... Hafız; Kuran’ı omuzlarında, Peygamber aÅŸkını ise hayatında taşıyan bir cihad ehlidir aslında. Cehd eder, gayret eder, mücadele eder kendi nefsiyle, batılla, veballe ve ona bakan Allah’ı hatırlar, onun güzel ahlakı bir mum gibi aydınlatır etrafı... Mukkades Çıtlak hocamızın 1992’de kaleme aldığı bir ÅŸiirinde de söylediÄŸi gibi: Hafız “Kur’anı doya doya, yürekten duya duya, kalbine oya oya nakışlayan demektir/ Hasılı o Hüda’nın, Habib-i Mücteba’nın, Peygamber-i ZiÅŸan’ın sevdiÄŸi can demektir”...           

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.